Almanya'ya işçi göçü tarihinin, üyelerinin birçoğu Berlin Kreuzberg'de doğup büyümüş bu belki de en talihsiz kuşağı için çok şey yazılıp çizilmiştir. Onlar için "kayıp kuşak", "arada kalmışlar" gibi yakıştırmalar yapılmıştır. Göçmen olmanın ağır yükünü taşımak bir yana, insanın doğduğu topraklardan uzakta hayatta kalabilmek için verdiği yaşam savaşının yıpratıcılığı bu insanların kimini kültürel uyuma, kimini direnişe yönlendirirken, bir kısmını da gerçekten arada bırakmıştır.
Berlin SO36'da (Kreuzberg) yaşayan Türklerin kaygıları, iş yaşamalrı, tarihleri, geçmişleri, kısacası hayat öyküleri birbirlerinden farklı da olsa "gurbet" algısı bu insanları bir arada tutmuştur. Bu sebeple Kreuzberg'de çocuk olmak (özellikle araştırmanın önemli bir kısmını oluşturan ikinci ve üçüncü kuşak için) isyan ve suçla özdeş görülmekte, kamuoyunda bir "yoldan çıkma" konsepti yaygınlaşmaktadır.
Alman Akademik Değişim Programı DAAD'ın desteğiyle, Almanya'ya işçi göçü tarihimizin en özgün olgularından birinin hikayesini anlatanZor İsimli Çocuklar, İkinici Dünya Savaşı sonrası yıkılan Kreuzberg'den başlayarak Türkiye'den işçi göçüne ve buradan da ilk diaspora kuşağının hayat akışına değinmektedir. Doç. Dr. Serhat Güney bu çalışmasında ayrıca özel olarak Kreuzberg'in gettolarına, buradaki müziğe, spora, ticarete ve kültüre dair olgulara akademik bir çerçevede eğilirken, edebi diliyle de okuyucuyu hikayenin içine çekmektedir.
Ünlü Alman edebiyatçı Max Frisch belki de tüm bu hikayeyi bir cümleyle özetlemektedir: "Biz işçi çağırmıştık ama insanlar geldi."