Otuz iki yıllık çalışma hayatının ardından nihayet emeklilik günlerine kavuşmuştu Cahit Bey. Bugün emekliliğinin sekizinci gününü yaşıyordu. Saatinin alarmını kurmadan, takım elbisesini giymeden ve iş yerine gitmeden geçirmişti bu sekiz koca günü. Çalışma odasının tam köşesinde bulunan o kahverengi deri koltuğunda oturmaktaydı her zamanki gibi. Bir elinde yanmakta olan kocaman bir Honduras purosu, diğer elinde ise üzerinde sevgi sözcükleri bulunan şirin bir kahve fincanı vardı. Pencere açıktı lakin yine de tütün dumanı odayı bir bulut gibi kaplamıştı. Sütlü kahvesini yudumlarken bir yandan da çevresindeki eşsiz güzellikleri seyrediyordu Cahit Bey. Aylardan Mayıstı ve etraf cıvıl cıvıldı.
Sıcaklar kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Dışarıda serçeler ve kırlangıçlar ötüşüyor, gökyüzü mavinin farklı tonlarını gözler önüne seriyordu.