Bektaşilik, XIII. yüzyılda Horasan'dan Anadolu'ya gelen ve geride silinmez izler bırakan Hacı Bektaş Veli'nin fikir ve düşüncelerinden neşet etmiştir. Sulucakaraöyük'te filizlenen Bektaşilik zamanla Balkanlar'da ve Akdeniz coğrafyasında yayılmıştır. Zümre-i Bektaşiyan adlı bu eserde bir araya getirilen yazılar Kastamonu, Sandıklı ve Tokat gibi Anadolu kentlerinin yanı sıra Arnavutluk ve Kıbrıs'ta tarikatın izlerini sürmektedir.
Bektaşiler Yeniçerilerle kader birliği ederek ocağın moral gücünü artırmışlar ve manevi terbiyesini üstlenmişlerdir. Bu birliktelik beraberinde 1826 yılında Yeniçeri ocağı lağvedilirken Bektaşiliğin de yok edilmek istenmesi tehlikesini doğurmuştur. 1826 tarihinde Bektaşilik için yasaklı bir dönem başlamıştır. Yasaklı yıllarda Bektaşiler bir taraftan Arnavut bağımsızlığını desteklemişler, bir yandan da Muhibban dergisi gibi yayın faaliyetleriyle toplum nezdinde kendilerini ifade etmişlerdir. İşte Zümre-i Bektaşiyan isimli bu eser tüm bu süreçleri birinci elden kaynaklar ile anlaşılır kılmaktadır.