Savrulanlar
“Bence her şeyi yıkabilirler. Yalnızca odamı bana bıraksınlar. Sakalımı uzatacağım, öyle uzatacağım ki bu şehrin kulaklarından fışkıracak” dedi, “saksılara işerim, hamamböcekleriyle karnımı doyururum. Daha fazlasına ihtiyacım yok. İnsanlarımın hikâyelerini anlatırım. Anlatılmayacak hikâye kalana kadar...” Berlin Duvarı çoktan yıkılmış, Almanya’nın doğusu batısı ortadan kalkmış olsa da, “öteki”ler hâlâ varlar. Üstelik mesele daha da derinleşmiş ve şehirlerin dönüşümü ile hayatların değişimi birbirine karışmış durumdadır... Elyas, kökleri Almanya ile Türkiye arasında bölünmüş, bütün hayatı Almanya’da geçmiş, anadili Almanca bir ikinci kuşak insan. Hayalleri duvardan önce yıkılmış biri! Gelecekten bir beklentisi, geçmişle ilişkisi olmayan Almanyalı bir göçmen! Ve Aylin! Kökleri Türkiye’de, hayatı Almanya’da azalan bir başka göçmen... Aşırı öfkeli, melankolik, hayata tutunamamış Elyas ardında kötücül bir ruhla Berlin sokaklarında hayatın ve aşkın anlamını aramaya çıkar. Deniz Utlu, Savrulanlar’da hayata boş vermiş Elyas’ın ve dostlarının, aşkların, birinci, ikinci kuşağın, yıkılan duvarın, yıkılan hayallerin, yakılan hayatların, yıkılmayan “öteki”liğin hikâyesini anlatıyor, çarpıcı bir dille...
Devamını Oku