Şehrin Suyu
Hepimiz su döngüsünün bir parçasıyız. Bu değerli kaynağın korunmasında bir rolümüz olabilir. Sürdürülebilir kent yaşamı için bu kitapta buluşalım… Suya ihtiyacımız olduğunda musluğumuzu açmak yeterli. Bu kadar basit bir hareketle bize ulaşsa da suyun yolculuğu aslında çok uzun. Kaynağından başlar, kilometrelerce uzunluktaki borulardan geçer ve sonunda musluklardan akar. Temiz suya ulaşmanın bu kadar kolay olmadığı şehirler de var. Şehrin Suyu, temiz suya erişebilmemizin ne denli önemli olduğunu hatırlatıyor. Tarihten ve dünyanın dört bir yanındaki su sistemlerinden örnekler verirken okurları suyu korumak için atılacak adımlar üzerine düşündürüyor. Bugün dünyada 2 milyondan fazla kişi hâlâ temiz ve güvenilir suya evlerinden ulaşamıyor. Günlerini ortak kullanılan bir kuyu, akarsu ya da tanktan su taşıyarak geçirmek zorundalar. Özellikle kadınlar ve çocuklar bu görevin yükünü sırtlanmış durumdalar. Yolculuk bazen tehlikeli olabiliyor. Ayrıca, kadınların su getirirken harcadığı saatler, para kazanmaya ve aileleriyle ilgilenmeye vakitlerinin kalmayacağı anlamına geliyor. Çocuklar okula gidemeyebiliyorlar. Bazı insanlar suların kirli olduğu ya da hastalık taşıdığı şehirlerde yaşıyor. Dünyanın nüfusu ve kirlilik arttıkça, iklimimiz değiştikçe, temiz suya erişim acil bir konu haline geliyor. Birleşmiş Milletler, 2025 yılına kadar dünyanın yarısının kısıtlı ya da düşük nitelikli suya sahip yerlerde yaşayacağı uyarısında bulunuyor. Yine de bu durumu iyileştirebiliriz. Suyun nereden geldiği, musluklarımıza nasıl ulaştığı ve giderden aşağıya doğru gözden kaybolduğunda nereye gittiğini öğrenerek başlayabiliriz. *** Yer altı suyu aynı zamanda şişe suyu şirketleri tarafından da kullanılıyor. Üstelik halka ait olan bu kaynağa ulaşmak için çok az para ödüyorlar. Bazı insanlar, şişe suların musluktaki sudan daha güvenilir ve sağlıklı olduğunu iddia ediyor. Ancak yönetilen pek çok su sistemi için bu geçerli değil. Kanada’nın Calgary şehrinde musluk suyu yılda 150.000 kez test ediliyor. Evet, günde en az 400 kez! Ayrıca bir şişe suyun maliyeti, musluktan akan aynı miktardaki sudan 2.000 kat fazla. Bir şişe suyu üretmek için 2.000 kat fazla enerji gerekiyor ve bu süreçte ortalama bir su şişesindekinden daha fazla su kullanılıyor. Ek olarak, plastiklerin yüzde 91’i geri dönüştürülemiyor. Buna su şişeleri de dâhil. Sonunda hepsi toprağa gömülüyor, temiz su ve okyanusların nefesini tıkıyor. Dünyada su kıtlıkları yaşandıkça da insanlar şunu anlamaya başlıyor: Tatlı suyu kazanç için değil, insanlar için korumak çok ama çok önemli. Hepsinden öte, suya erişim temel bir insan hakkı. *** Su, musluklarımıza ulaşmadan önce, içilecek kadar temiz olması için arıtılır. Birçok şehir, suyu birkaç adımda temizleyen arıtma tesislerine sahiptir. Öncelikle dallar, yapraklar, çöp ve diğer büyük maddelerin ortadan kaldırılması gerekir. Ardından kil, alüvyon ve su yosunu gibi büyük parçacıkların birleşip arıtma tankının dibine çökmesini sağlayacak kimyasallar eklenir. Toz, parazit, bakteri ve virüs gibi çok daha küçük parçacıkları gidermek için su; kum, çakıl veya kömür kullanılarak süzdürülür. Sonraki adımda yine mikroplar öldürülür. Yüzme havuzlarını temiz tutmak için kullanılan klor, genellikle suya eklenir çünkü zararlı bakteri, parazit ve virüsleri kolayca öldürür. Avrupa ve Asya’daki pek çok şehirde su, ozonla temizlenir. Ozon, istenmeyen koku ve tatları da ortadan kaldırır. New York ve Winnipeg gibi bazı şehirlerde, mikroplardan arındırmanın ikinci aşaması olarak morötesi ışınla arıtma sistemi kullanılır. Diş çürümesini önlemeye yardımcı olmak için suya bazen florür eklenir. *** Temizlenmiş ve arıtılmış şehir suyu, doğal ortamına döndürülebilir. Yakınlardaki bir göle ya da nehre, döngüye yeniden katılacağı yere… Ancak bazen arıtma tesisindeki elektrik kesintileri ya da fırtınanın getirdiği fazla su, işlem görmemiş kanalizasyon suyunun su yoluna karışmasına sebep olabilir. Kanada’nın şehirleri, son beş yıl içinde bir trilyon litreden fazla işlem görmemiş kanalizasyon suyunun göllere, nehirlere ve okyanuslara döküldüğünü ya da sızdığını bildirdi. Diğer yandan arıtma tesisleri de umulmadık veya daha önce karşılaşılmayan yeni maddeleri süzmek için mücadele ediyor. Örneğin, bilim insanları arıtılmış suda insanların kullandığı ilaçların izlerine rastladı. Bazı ürün ve giysilerin parçalanmasıyla ortaya çıkan küçük plastik parçacıklar yani mikroplastikler de suyu kirletebilir ve deniz yaşamına zarar verebilir. Kanada ve Fransa, bu plastik mikroboncukları içeren kişisel bakım ürünlerinin satışını yasakladı. *** Süzülmüş, arıtılmış temiz haldeki su, şehrin altındaki geniş borulardan geçer, evlere ve okullara doğru yol alır. Musluk ve vanalardan oluşan bir basınç sistemi suyu hareket ettirmeye yarayan gücü sağlar. Ana su hattı denen bu borulardan bazıları öyle büyüktür ki içinde bir yetişkin dimdik ayakta durabilir. Doğrudan ev ve iş yerlerine su taşıyan boru hatlarına dönüştükçe tıpkı bir ağacın dalları gibi, küçülürler. Bu geniş su borusu ağının çoğu kaldırım ve yolların altında bulunur. Öte yandan, Kuzey Kutbu’na yakın şehirlerde toprak kalıcı olarak donmuştur ve suyun evlere tankerle ulaştırılması gerekir.
Devamını Oku