Uzaklardaki Ayçiçeği Tarlaları
“Ama hayaller, hayaldir işte, asla gerçekleşmez ve doğası gereği kırılgandır.” Yüzünü bütün gün güneşe dönen ayçiçekleri ya da günebakanlar her zaman insana sempatik gelmiştir. Hatta büyülü bir yanı vardır denebilir. Gözümüzün önünde dans eder, ilham verirler. Çin edebiyatının bu değerli eserinde, bu dansa kendini bırakmaya razı bir anne ile kızının, kırsalda geçen hayatları satırlara taşınıyor. “Yaşadığımız yer vahşi doğanın ortasında, gözden uzak ve diğer her şeyden o kadar bağlantısızdı ki görseniz hayaletlerin bile geçmeye korkacağını söyleyebilirdiniz.” Kesinlikle Doğu’nun doğaya, kelimelere, ilişkilere bizden çok farklı ve etkileyici bir bakış açısı var: “Üç gün üç gece ayçiçekleri yaşam ilaçlarını emer, tamamen doyana kadar suyu kana kana içerdi. Sonunda ise tomurcuk, göz kamaştıran altın ışıltılı ve harika bir sarı renkten oluşan en güzel kostümüyle çiçeğin en derin yerinden kendini gösterirdi.” Kelimelerin tıpkı ayçiçekleri gibi bütün gün dans ettiği ve yüzünü güneşe dönmekten sakınmadığı bir roman Uzaklardaki Ayçiçeği Tarlaları.
Devamını Oku